"Dişilik, kadının yabancılaşmış varlığıdır." "Dişilik, soyut bir toplamdır; içi, kendine ait olan her tür gerçeklikten boşaltılmıştır; söylem ve reklam belagatinden oluşan düzenin toplamıdır." "Güzellik maskeleri ve her dem taze kalan dudaklarıyla çılgına dönen kadın gerçek hayatında üretken olamaz."...
Bizler, kuralın ve ritüelin egemen olduğu çağda yaşamıyoruz artık; Yasanın ve sözleşmenin egemen olduğu çağda da değiliz. Norm ve modeller ortamındayız; toplumsallık ile toplumsalın ardından gelen ortamı anlatabilecek kelime bile bulamaz olduk...
... ve her şey kendi ölümünü arar; iktidar bile. Ya da daha doğrusu, her şey belli bir çevrim dahlinde kendi içinde değiş tokuşta bulunmak, tersinmek, kendini ortadan kaldırmak ister.
Niçin çıplak yaşadığını soran Beyaz'a Kızılderili şu karşılığı veriyordu: "Bendeki her şey benim yüzüm." Fetişist olmayan bir kültürde (çıplaklığı nesnel bir hakikat olarak fetişleştirmeyen bir kültürde) beden, bizim kabullerimizde ifade bakımından zengin olan ve bakma yetisi taşıyan tek bölgenin, yani yüzün karşıtı değildir: Bedenin kendisi yüzdür ve size bakar.
'Sonuç olarak beden müstehcen değildir, yani çıplaklığına bakılmak için değildir. Tıpkı, bizim kabullerimizdeki yüz gibi o da çıplak haldeyken görülemez; çünkü o, simgesel bir örtüdür ve bir örtü olmaktan ibarettir.'
Mutlak baskı, biraz fazlaca verilerek elinizdeki her şeyin alınmasıdır. Hiçbir zaman başkasına vermemiş olduğunuz bir şeyin, bu denli iyi durumda size "geri verilmiş" olmasından sakının!
Dışlanmış biçim, egemen biçime gizlice üstün gelir. Baştan çıkarıcı biçim de, üretici biçimden üstündür.
'Arzu, hazzın saf işleyişine üstün gelen bir meydan okumadır; çünkü onun mantığı daha da baş döndürücüdür; çünkü haz bir itkiden başka bir şey değilken, arzu bir tutkudur.'
Baştan Çıkarma Üzerine
Jean Baudrillard
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder