Dünya ne sandığın kadar küçük ne de sandığın kadar büyük bir yer
Terry Eagleton, adı oldukça manidar olan Kuramdan Sonra kitabında, fazla ileriye gittiğini düşündüğü kültürelcilere karşı bizi biraraya getiren şeyin doğrudan ya da empati yaparak doğamıza içkin acı olduğunu öne sürer. Bizim doğal eğilimlerimiz vardır, 8 karakteristik duygumuz vardır (Tiksinti, öfke, umut, korku, şaşkınlık, üzüntü, sevinç ve kabul) ancak onları harekete geçiren şey yüklediğimiz anlamlardır. 21. yüzyılın başat konularından biri olmaya namzet kültür konusu. Amacı da belli, moda tabiriyle sürdürülebilir bir doğa kültürü yaratmak, varolan doğa kültürlerini sahiplenmek.
Ben de anılarıma güzellik veren şeyin ne olduğunu düşündüğümde çeşitli kültürlerle bağım olduğu sonucunu çıkarıyorum. Çocukluk kültürü, gençlik kültürü, olgunluk kültürü, aile kültürü, ev kültürü, komşuluk, mahalle, sokak kültürü, okul kültürü, yüksek okul kültürü, oyun kültürü, tavla-satranç kültürü, atari-commodore-pc kültürü, kahvehane kültürü, lunapark kültürü, kumar kültürü, televizyon-sinema kültürü, mutfak-yemek kültürü, türk-islam kültürü, sosyalist kültür, anarşist kültür, iletişim kültürü, muhit, metropol kültürü, köy kültürü, seyahat kültürü, çizgifilm, mizah dergisi kültürü, din, etik-ahlak, felsefe, edebiyat, müzik, şiir, sanat kültürü, tarih kültürü, toplum, halk kültürü, bilim kültürü, siyaset kültürü, meslek, uğraşı kültürü, geleneksel, modern, postmodern kültür, otantik kültür, underground, yeraltı kültürü, sevgi, dostluk, saygı (respect!), aşk, barış, dayanışma, özgürlük, iyilik kültürü, kötülüğe kötülükle yanıt veren bir kötülük kültürü. Yalınlık doğruluğun mührüdür demiş Latin özdeyişi; bireye, kişiye gelince, bunca kültür tarafından uyarılan, şekillenen kişilik karmaşık olmak zorunda, Oruç Hoca Roma gibi engin ve dolambaçlı yollara sahip derdi.
Yine 21. yüzyılda kültür tanımının değişeceğini öngörebiliriz. Mevcut tanım: Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü. İnsanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin demiş, yeni tanım egemenlik değil, uyumdan bahsetmek durumunda, çünkü yazar diyor ki, doğayla savaş halindeyiz ve bu savaşı kazanırsak kaybedeceğiz. Başta da onurumuzu kaybedeceğiz. İnsan kendini sınırlandırmayı öğrenebilir. Kolektif ya da bireysel olarak geleceği ve içinde bulunduğumuz durumu düşünerek üreme, üretim ve tüketimden feragati uygulayabilir. Çünkü böyle gidersek elbette bir sınıra ulaşacağız, hatta sınırı aştığımız bir devirdeyiz. Türler yokoldu, yokoluyor, göllerimizin üçte biri kalkınma hevesiyle buhar oldu.
Özgürlük ve eşitlik verimlilik sunaklarında kurban edildi diyordu Eduardo Galeano. Kayıplarımız bununla sınırlı değil. 21. yüzyılan diyorum ben, bir asır sürecek bir yılan hikayesi. farkına varmaya başladık ama önemli olan idrak edebilmek, farkında olunan şeyin sorumluluğuyla davranabilmek. Cihad gayret etmek demek, o halde ha gayret!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder