En derin tutkular, sessizce ve derinliklerde büyür.
Binlerce nesil boyunca insanlar seher vakti uyanıp, güneş battıktan sonra uyudular; gündoğumunun, günbatımının ve yıldızlı gökyüzünün tadını çıkardılar.
Topluluklar karmaşıklaşıp kısmen tabakalı hale geldikçe, toplumsal çözüm olarak yüzyüze ilişkiler de etkilerini yitirirler.
Sol, birey ve doğa açısından çok büyük ölçüde iflas etti.
Şöyle basmakalıp ifadeler var: "Sözlü dil insan yaşamının muhtemelen en büyük teknik icadıydı [!]" ve "Dil, insanların birbirleriyle iletişim kurmasını ve paylaşıma girmesini sağlar." Bu basmakalıp ifadeler, sembolik olanın öncesinde de iletişimin, paylaşımın, toplumun var olduğunu inkar ediyor; halbuki sembolik olan, insan evrimiyle kıyaslandığında çok sonra ortaya çıkmıştır.
Teknolojinin emperyalizmi ile toplumdaki anlam kaybı arasındaki bağlantı asla postmodernistlerin kafasına dank etmiyor.
Batı uygarlığını incelemesi sonucunda Spengler şu hükme varmıştı: "Yapay dünya, nüfuz ettiği doğal dünyayı zehirli yor. Bizzat uygarlık her şeyi mekanik tarzda yapan ya da yapmaya çalışan bir makineye dönüşmüştür."
Toplayıcı-avcı atalarımızın arasında savaşın, ahlaksızlığın, kötü alışkanlıkların, çokeşliliğin, köleliğin ve kadınların buyruk altına alınmasının olmadığı görülüyor.
Makinelerin Alacakaranlığı / John Zerzan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder