3 Ağustos 2024 Cumartesi

Makinelerin Alacakaranlığı // John Zerzan

En derin tutkular, sessizce ve derinliklerde büyür.
Binlerce nesil boyunca insanlar seher vakti uyanıp, güneş battıktan sonra uyudular; gündoğumunun, günbatımının ve yıldızlı gökyüzünün tadını çıkardılar.
Topluluklar karmaşıklaşıp kısmen tabakalı hale geldikçe, toplumsal çözüm olarak yüzyüze ilişkiler de etkilerini yitirirler.
Michel Foucault, etkisi özgürleştirici olmayan önemli bir postmodem figürdü kuşkusuz . Sonunda iktidar bölgesinde yolunu kaybedip, iktidarın her yerde ve hiçbir yerde olduğu­na karar verdi; bu argüman, baskıya karşı çıkmanın modası geçtiğine dair postmodem fikri olanaklı kılıyor.
Sol, birey ve doğa açısından çok büyük ölçüde iflas etti.
Şöyle bas­makalıp ifadeler var: "Sözlü dil insan yaşamının muhtemelen en büyük teknik icadıydı [!]" ve "Dil, insanların birbirleriyle iletişim kurmasını ve paylaşıma girmesini sağlar." Bu bas­makalıp ifadeler, sembolik olanın öncesinde de iletişimin, paylaşımın, toplumun var olduğunu inkar ediyor; halbuki sembolik olan, insan evrimiyle kıyaslandığında çok sonra ortaya çıkmıştır.
Teknolojinin emperyalizmi ile toplumdaki anlam kaybı arasındaki bağlantı asla postmo­dernistlerin kafasına dank etmiyor.
Batı uygarlığını incelemesi sonucunda Spengler şu hükme varmıştı: "Yapay dünya, nüfuz ettiği doğal dünyayı zehirli­ yor. Bizzat uygarlık her şeyi mekanik tarzda yapan ya da yapmaya çalışan bir makineye dönüşmüştür."
Toplayıcı-avcı atalarımızın arasında savaşın, ahlak­sızlığın, kötü alışkanlıkların, çokeşliliğin, köleliğin ve kadın­ların buyruk altına alınmasının olmadığı görülüyor.

Makinelerin Alacakaranlığı / John Zerzan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanın Anlam Arayışı // Viktor E. Frankl

Bir keresinde, geleceğe inancın yitirilişiyle bu tehlikeli pes ediş arasındaki yakın ilişkiye dair dramatik bir olaya tanık oldum. Oldukça ü...