-bütün ışıkların kökeninde güçlü bir karanlık vardır
ve tüm sesler güçlü suskunluklara evrilir-
her parlama unutmanın izdüşümü
ve her aydınlık kendi gölgesine dönmeyi öğrenememiş bilinç telaşıdır
kelimelerin ömrü onu kuran sessizlikle ölçülür
her hece kendi iç çöküşünü gizleyen küçük bir kozmostur
ve çoğu zaman düşüncenin nabzı gerçeğin değil hatırlamanın ritminde atar
ben artık bir özne değilim
düşüncelerimin merkezinde nöbet tutan sessizliğim sadece
dilimin altına sığınmış milyonlarca tanrısız sezgi
zamana karşı tükenmeyen iç direnç gibiyim
hiçlik sanıldığı gibi boş değil
orada tüm anlamların tortusu birikir
her biri görünmez bir yerçekimiyle birbirine tutunur
ve ben bu görünmeyen ağırlığın içinde varoluşun anatomisini kurcalıyorum
-ölüm sonumuz olacak diyenlerin aksine ölüm son değil diyorum-
ölüm bilincin kendi biçimini unuttuğu o derin anafordur
akıl kendi kendine tanıklık edemez artık
ve tam da o yitik noktadayım şiirden medet umduğum
gözlerimin ardında
henüz doğmamış düşünceler belirir
bazısı ışıkla beslenir bazısı sessizlikle
ama hepsi varoluşun karanlık matematiğinde aynı denkleme varır
"görmek daima eksilmektir"
ve şimdi biliyorum
insan kendi karanlığını anlamaya başladığında,
tanrıların yüzünü değil
yalnızca düşünmenin sınırlarını görür

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder