31 Aralık 2023 Pazar

Rezonans // ke

insan kendini ancak ilişkili olduğu şeyler vasıtasıyla tanır, bu da çağlara ve kültürlere göre değiştiği için insanın doğası yoktur, kişi bir rezonans gibidir...

ke

Kuyudan Çekeceğin Şaraptır Kimbilir // Köksal Erdenoğlu

kuyudan çekeceğin şaraptır, kimbilir

yürüyordum, bir grup beni koşarak geçti, sonra bir tur fark attılar, derken bir tur fark daha, sonra bir tur daha fark attılar ve bu sefer daha hızlı geçtiler beni.. aynı yolu yürüyorduk.. yaptıklarının anlamsız olduğunu bazıları biliyordu, bir çoğu ise sezmişti, sadece koş emri verilmişti, hepsi bu, koşmak adına başlarından migrenle vurulanlar vardı ve eğer ölmüyorsan sana rapor vermiyorlardı..
hız her şeyi yutar hale gelebiliyor, sevgileri yutabilen, üzünçleri, yas tutamadığı için hastalanan insanlar var sanırım, ben bunu farkettiğimde yürümeyi de kesip olduğum yere çöküp bir mum yakmıştım.. ruhların, anıların, başarıların.. geriye sadece insanı ölüme yaklaştıran hipnotize eden hareket kalıyor.. bize sunulan son model özgürlük ise tesellisi "beğen" olan kendini kavanoza koyma özgürlüğü..
bazen ortodoks marxistleri eleştirmek için neredeyse fordist zamanları özlüyorlar denir.. özledikleri insanı (emeği) rutin bir vasfa, bir vasıfsızlığa hapseden bu seri üretim biçimi olmasa gerek.. insanlar daha yavaş ve bulundukları konum daha belirgindi.. bir şey daha söylenebilir, otoritenin baskısını hissettikleri için, yani direniş ve başkaldırının otoriteyle tuhaf bir ilişkisi var.. kant demiş ya, bir kuş onu engelleyen hava direnci olmazsa daha iyi uçabileceğini düşünür diye.. halbuki onu havada tutan, uçuran şey de hava direncidir..
tabi bizim de 20. yüzyılda ve öncesinde ihmal edilmiş bir basıncımız var, 21. yüzyılda insanlığın dünya, yaşam üzerindeki basıncı dönüp dolaşıp bizi eziyor..
kendini geçmişe yerleştiren insan yerini kendini geleceğe yerleştiren insana mı bırakıyor acaba? mevcut gerçek bayatlamasa bile ekşimiş olabilir, bkz. ekşisözlük..
çocukken yan komşumuz tayfun abiyle cahide ablaydı.. tayfun abi o zaman gözüme kocaman biri olarak görünüyordu ama yirmili yaşlarında bir genç işte.. öyle bir koleksiyonerdi ki tüm çizgi romanlar vardı.. çocukken okuduğum o red kitlerin tadı.. biraz daha büyüyünce jules verne'ler.. seksen günde devrialemin sonuna yaklaştığımda o kadar sıkışmıştım ki ama kitabı da elimden bırakamıyordum, odada bir ileri bir geri gidip okuyordum.. ilkgençliğimde de bu sendromu bana dostoyevskinin karamazov kardeşleri yaşatmıştı.. edebiyat ve biraz bauman sosyolojisi okudum, birikim dergisinin on yıl müdavimiydim.. bu binlerce makale okumak demek.. bir ahşap döşemeli yatağım vardı, annem yer döşemesini ve yatağı değiştirdi.. hala duruma gıcığım.. oraya okumak için yerleştiğimde kendimi geniş bir serüvenin içine oturtabiliyordum.. yer döşemesi laminant, ahşap görünümlü laminant.. ısıl işlem görmüş sucuk benzeri ürün gibi.. elimde kalan yegane mutluluk kaynağının çocukluğuma çaktığım raptiyeler olduğunu ve mutsuzluğa direndiğimi anneme anlatamamışım.. jose saramago bu mutsuzluğu daha iyi anlatıyor: "bu yüzyıl, yavrum, bir kelebeği bile intihar ettirebilir."
geçen 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu gördüm, o kadar güzeldi ki, nasıl bir varoluş, nasıl bir gizemse öyle, tamam dedim, ben de kendimi, ufaktan, geleceğin içine yerleştirebilirim.. elimi tutarsa.. hiç doğmamış olan elimi tutarsa..
biz eskiden hayattan hiçbir şey istemezken hayat bize her şeyi veriyordu.. bir şeyler değişti, bir şeyler kırıldı, parçalandı.. bir şeyler bir şeylerin yerine büyük geldi, bir şeyler bir şeylerin yerine küçük geldi.. sıktı.. bunalttı.. bunlar bizi efkarlandırdı, kızdırdı, acıttı.. ama tamamen de karamsar olmamak gerek diye düşünüyorum.. eskisi gibi iyi olan şeyler de var, eskisinden iyi olan şeyler de var.. dahası yeni bir yerden bakmayı becerebilirsen yeni bir iyi var bile denebilir.. belki de yaşamın aradığı yeni bir matematik, yeni bir geometri.. insanın boyu hizasında bir mutluluk yarıçap olsun, dairenin alanı da yetingenlik alanımız, eh, korona günlerinde bu birbuçuk metrelik sosyal mesafeye denk düşüyor..
yetingenlik ve sade yaşamlar.. bunlar yeni iyilerden.. içtenlik eskisi gibi iyi olan şeylerden biri.. ve şunda eskisinden daha iyiyiz: metafora! yüzdeyüz hata payı..
köksal erdenoğlu
(mart 2021)

Ve Hipopotamlar Tanklarında Haşlandılar // Jack Kerouac

Mideleri çok bulansa da kusamayan bazı insanlar gibi, ölemeden öylece yatmış, hayata direndiği gibi ölüme de direnmiş, yaşadığı sürece ve değişikliğe duyduğu öfke yüzünden donakalmış. Phillip şöyle demişti: "Sonunda taş kesildi denebilir."

Ve Hipopotamlar Tanklarında Haşlandılar
Jack Kerouac

Zigot Felsefesi / Boncuk Oyunu // Köksal Erdenoğlu

 -Oruç Hoca'ya-

Onun içi korun
Onun için korun
Onun içinde korun
Onun için de korun
Ok.
Zigot Felsefesi / Boncuk Oyunu
////////////////////////////////////////////////////////////////////////
kendimizi de oynarız
kendimizi oynarız
kendimiz bir oyunuzdur
oyununa geldim
oynamaya geldim..
iki boşluk arasında hiçlik olsan,
uçurumun dibi olsan
duramasan, varamasan
aramasan, saramasan
yine de oynarım seninle..
ok.
////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
oyunlar arayış türkülerini saklar..
/////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
birbirimizle de oynarız / birbirimiz bir oyunuzdur /
bedenimiz ağrılı/ hayatımızın anlamı kırılgandır/
kendimizi hiç bulamayacağımız bir yerde ararız / aynada da kaç kere bulamamışızdır / kaç kez bulamamaşızdır /
ben, derimin altındaki şey değilim / benle de oynarız, benler bir çok oyunuzdur /
////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
ilişki oyunuyuzdur/ iletişim oyunuyuzdur /
durum oyunuyuzdur / hâl oyunuyuzdur /
tutku oyunuyuzdur / akıl oyunuyuzdur /
kişi oyunuyuzdur/ anlam oyunuyuzdur /
hayal oyunuyuzdur/ hayat oyunuyuzdur /
kader oyunuyuzdur / zar oyunuyuzdur /
savaş oyunuyuzdur / barış oyunuyuzdur /
suç ve ceza oyunuyuzdur / vicdan oyunuyuzdur /
gerçek oyunuyuzdur / hakikat oyunuyuzdur /
kul yapımı tanrı oyunuyuzdur /
masal oyunuyuzdur / sanat oyunuyuzdur /
oruç oyunuyuzdur / sabır oyunuyuzdur /
///////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
körebe oynarız / saklambaç oynarız / elim sende oynarız / kulaktan kulağa oynarız /
saha oyunları / sahne oyunları / tiyatro / kukla oyunları /
komedi oynarız / macera filmi oynarız / dram oynarız /
yoga / kamasutra / bale / boks / dublaj / manevra / küs /
düşeş / hedefi onikiden vurmak / hepyek / altın vuruş oyunu /
dua oyunları / küfür oyunları / inkar oyunları / itiraf oyunları /
ezeli mağlup / hükmen mağlup /
renklerle oynarız / seslerle oynarız / kelimelerle oynarız /ateşle oynarız / suyla oynarız /
////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////
iki kişiyle oynanan oyunlar / grup oyunları / takım oyunları / topluluk oyunları / kitle oyunları / toplum oyunları / dünya oyunları / ay oyunu / güneş oyunu / yıldız oyunları / uzay oyunları /
kendi başına oynanan oyunlar /
oynamak bize mahsus olmasa da / oynatmak bize mahsustur //
(acemi olarak başlarsın, ustalaşırsan, iyi oyuncu haline gelirsin, oyunun inceliklerini öğrenemezsen kötü oyuncu olarak kalırsın. insanlarla oynarsın, hayvanlarla oynarsın, gündüzle, geceyle oynarsın, piyonlarla, taşla oynarsın, fillerle, şahla oynarsın))
Köksal Erdenoğlu

Don Juan'ın Öğretileri // Carlos Castaneda

Bilgi insanı olmak kalıcı bir sonuç olmaktan çok, bir süreçtir.

Carlos Castaneda
Don Juan'ın Öğretileri

Bir Kalp Atışı Gibi // ke

bir kalp atışı gibi

şimdi ilgilisin
şimdi ilgisiz


bakışım
bir bakış var
alıyor beni kendimden
alıyor beni herşeyden
alıyor dünyayı kötülükten


ke

Mutlu Ölüm // Albert Camus

Yaşamıma ve onun gizli rengine baktığımda içimde gözyaşı titreşimi gibi bir şey oluşuyor.

Şu gökyüzü gibi. Aynı anda hem yağmurlu, hem güneşli, hem öğle üzeri, hem gece yarısı.


Önceleri mutlu olmak, yapılması gerekeni yapmak, sözgelimi, hoşuma gidecek bir ülkeye yerleşmek istiyordum. Ama duygulara öncelik tanıma hep yanlıştır. Öyleyse bize en kolay geldiği biçimde yaşamak gerekir -kendini zorlamadan.


Yeterli gücüm ve sabrım olsaydı yaşamın hangi aşamasına kadar varırdım iyi biliyorum. Yaşamımı bir deney haline getirmezdim. Kendim, yaşamın bir deneyi olurdum... Evet! hangi tutku bütün gücüyle beni doldururdu, biliyorum. Önceleri çok gençtim. Çevreye uyardım. Bugün nasıl davranacağımı, sevmeyi, acı çekmeyi anladım, gerçekte yaşamak budur.


Mutlu Ölüm
Albert Camus

30 Aralık 2023 Cumartesi

Moby Dick // Herman Melville

Hayat dediğimiz bu karman çorman meselede, insanın bütün kâinati koca bir şaka zannettiği acayip zamanlar ve durumlar vardır.

Moby Dick
Herman Melville

Bilge // Halil Cibran

“Tapınağın gölgesinde, müritleri arasında yürüyen öğretmen, bilgeliğinden değil, inancından ve şefkatinden verir. Gerçekten bilgeyse, sizi kendi bilgelik evine girmeye çağırmaz, kendi aklınızın eşiğine götürür.“

Halil Cibran

Daire // Jeanette Winterson

"Nihayetinde başladığım yerde yeniden kendimle karşılaşmak için koca bir daire çizerek koşmuştum sanki."

Jeanette Winterson

Yaşama Tutunmak İçin Nedenler // Matt Haig

    Normalin kesin bir tanımı yoktur. Bu gezegende normalin sekiz milyar farklı hali bulunur.

Yaşama Tutunmak İçin Nedenler
Matt Haig
Tüm ifadeler:
Kelimesiz Cümleler, Vedat Ertan Demir ve 4 diğer kişi

Zaman


Zaman nasıl durdurulur: Öpüşerek
Zamanda nasıl yolculuk edilir: Okuyarak
Zamandan nasıl kaçılır: Müzikle
Zaman nasıl hissedilir: Yazarak
Zaman nasıl salıverilir: Nefesle""

Maya Angelou

Hayatımda suların her zaman sakin akmayabileceğini, yaşantımın zorlayıcı günlerinin parlak ve ümit verici olabileceğini, fakat olmayabileceğini de kabul ettim. Bu yüzleşmeden beri, günlerim fırtınalı ya da güneşli de olsa ve gecelerim ihtişamlı ya da yalnız da geçse minnettar olma tutumumu koruyorum. Eğer karamsarlık, düşüncelerimi işgal etmekte ısrarcıysa, her zaman yarının olduğunu hatırlıyorum.

Maya Angelou

İnsanlar // Matt Haig

Ve insan olmak değişmek demekti. İnsanlar böyle hayatta kalırlardı, yaparak, bozarak, sonra tekrar yaparak.


Haberlerdeki öncelik meselesine anlam verememiştim. Yeni matematiksel gözlemler ya da henüz keşfedilmemiş çokgenler üzerine hiç haber yoktu, varsa yoksa politikadan konuşuyorlardı
ve politika bu gezegende temelde savaştan ve paradan ibaretti.


Dünya'nın Güneş'i çok yalnız görünebiliyordu, oysa bu galakside
bir sürü akrabası, aynı yerde doğmuş bir sürü yıldız vardı, ama artık hepsi birbirinden çok uzaktı, çok farklı dünyaları aydınlatıyorlardı.
Güneş gibiydim ben de.
Başladığım yerden çok uzaktaydım. Ve değişmiştim.


Asal sayılar güçlüdür. Başkalarına bağımlı değildir. Saftır, tamdır ve gücünü asla kaybetmez. Asal sayılar gibi olmalısın. Gücünü kaybetmemeli, mesafeni korumalı ve etkileşimden sonra değişmemelisin. Bölünmez olmalısın…


Hayatın sanrılarına karşı tutarlı olmak zorundaydınız. Elinizdeki tek şey bakış açınızdı, yani nesnel hakikat anlamsızdı.

İnsanlar
Matt Haig

Akışkan Modern Dünyadan Mektuplar // Zygmunt Bauman

Bizi daha mutlu edecek fırsatlar ve mutsuz edecek tehditler üzerimize yağar ya da yanımızdan geçip gider ve yer değiştirirler. Çoğu zaman bütün bunlar öyle hızlı ve seri gerçekleşir ki onları yönetmek ya da yönlendirmek, gidişata yön vermek ya da müdahale etmek için makul ve işe yarar bir şey yapmak gelmez elimizden.

Ana babalanmızın başına bela olmuş yetersiz bilgi akışı şimdi bizi boğulmakla tehdit eden ve içinde yüzmeyi ya da içine dalmayı imkansızlaştıran, ondan beter bir bilgi akışı belasıyla yer değiştirmiştir. Önemli ve işe yarar haberleri faydasız ve manasız çöp yığınlarından nasıl ayıracağız? Çelişkili fikirler ve öneriler curcunası içinde gerçek ve değerli parçacıkları yalan, yanılsama, çöp ve atık ıvır zıvırdan ayırmamıza yarayacak bir harman makinesinden yoksun gibiyiz.
Akışkan Modern Dünyadan Mektuplar / Zygmunt Bauman

Sıkıntı // ke

ey sıkıntı!

nazlı metresim
çatlak dudaklarından öperim seni

ke

Beni Kutsal Ateşine At // ke

Yatağımda bir yastık daha var, bazen ona sarılarak yatıyorum ve bir kaçamak yapıp onu senmişsin gibi hayal ediyorum.. eskiden iyileşmek için sevdiğin insanla sevişmen gerektiğine inanırdım, sonra sevdiğin insanla sadece konuşmanın, onun sesini duymanın da iyileştirici olabileceğini öğrendim.. şimdiki iyileşme sürecimde sevilenin sadece varolmasının, varlığının da şifa verici olabileceğini öğreniyorum.. cibranla may cibranın ölümüne kadar 19 yıl sadece yazışarak aşk yaşamışlardı.. cibranın bir sözü vardır, yalnızca aşk kafidir aşka.. birbirine aşık olan insanların sevişmesinin uhrevi yönleri var, öyle bir mahremiyet taşıyor ki, ortada yapılsa bile seven insanlardan başka hiç kimsenin nüfuz edemeyeceği, onlara özel mahrem duygulara sahipler ama aşkı hazza indirgemek bence saygısız bir yaklaşım.. bir aşk mabedinin önündedir cibran, donan yarısı hayat yanan yarısı aşktır,

"beni kutsal ateşine at..."

Zen // ke

Gülüşün içimi açtı. Beni çarmıhtan indirip yaralarımı sardın. O nasıl sihirli bir bakışsa öyle, bana umut aşıladın. Saf bir bakışın vardı, bulutlar kadar güzel, tüm masumiyetimle sarılmak istedim sana.


ke

Rüya // ke

Rüya gerçekleştirebildiğin bir hayaldir.


ke

Varolmak // ke

Tekbaşınalık varolma zevkiyle başbaşa kalma özgürlüğüdür. Varolmanın milyonlarca yıllık geçmişi vardır, varoluş ise on yıl, yüz yıl, bin, onbin yıldır kafamıza taktığımız şapkadır ve güçlü bir rüzgarla uçabilir.

Yaşama sevinci olanlara hayranım, çünkü onlar mütevazı olurlar, yaşamdan, yaşamaktan zevk alırlar, sahip olmaktan değil.

ke

Hayat // Engin Geçtan

 Anlaşılabilme umudunu tüketen insanlar, dünyayla ilişkilerini beğenilme üzerine kurma eğiliminde oluyorlar, kurtulması güç bir tuzağa düştüklerini fark edemeden. Çünkü, beğenilmeyi merkez alan bir dünya, insanın kendi içindeki giderek daha sıkı kilitlenmesine ve çıkışı bulunmayan bir yalnızlığa gömülmesine neden olabilir. Dolayısıyla, kendini var edebilmesinin tek yolu da beğenilmenin sürekliliğini sağlamaya yönelik bir hayat tarzı. Beğenilme öylesine güç bir iptila ki ihtiyaç karşılanmadığında yaşanabilecek bozgundan kaçınmak için sergilenmekte olan performansın aralıksız sürdürülmesi zorunlu hale gelir.

Bunun sonucu olarak, hayatını beğenilme üzerine kuran insanların derininde, çoğu zaman dışarıdan fark edilemeyecek kadar iyi maskelenmiş bir depresyon yaşanır.
Hayat
Engin Geçtan

Engel // ke

onu bu odaya alsam, interneti kapatsam, sadece iyi müzik, belki biraz iyi sinema.. öğünler, ara öğünler, geceleri aman sabahlar olmasınlar.. kuşluk vakti, sarılmış birbirine sonsuzluklar.. engel var.. sanki biri kulağımdan tutmuş çekiyor.. git başkasının kulağını çek biraz da, bırak artık benim kulağımı..


ke

Hayatın Kaynağı // Ayn Rand

 "Bedene acı çektirmek hiçbir şey değildir. Tek sevap, ruha acı çektirmektir. Demek siz tüm insanları sevdiğinizi düşünüyorsunuz, öyle mi? Siz sevgi nedir, bilmiyorsunuz. Bir grev fonuna iki dolar yolluyor, görevinizi yaptığınızı mı sanıyorsunuz? Sizi koca budalalar! Hiçbir bağışın değeri yoktur, ancak sizin için de kutsal olan bir şeyi bağışlarsanız değeri vardır. Ruhunuzu verin. Bir yalana mı? Evet, eğer başkaları inanıyorsa! Kandırmacalara mı? Evet, eğer başkalarının buna ihtiyacı varsa. Kalleşliğe, hileye, suça mı? Evet! Kendi gözünüzde en aşağılık, en çirkin olan şeylere. O eşsiz küçük egonuza karşı bir tiksinti hissettiğiniz zaman, ancak o zaman benliğinizi gerçek barış anlamında silebilir, kendi ruhunuzu insanlığın o engin ruhuyla birleştirebilirsiniz. Özel bir egonun o daracık, tıkış tıkış deliği içinde, başkalarını sevmeye yer yoktur. Boşalın ki doldurulabilesiniz. 'Hayatını seven, onu kaybeder; bu dünyadaki hayatından nefret eden, ona ebediyete kadar sahip olur.' Kilisenin 'Afyon Tacirleri' bu konuda bir değere sahipti. Ama o değerin ne olduğunu bilmiyorlardı. Kendini silmek, yok etmek mi? Evet, dostlarım, kesinlikle. Ama insanın kendini silmesi, temiz kalmakla, kendi temizliğiyle iftihar etmeyi sürdürmekle sağlanamaz. Bu fedakârlık, kişinin kendi ruhunu ezip mahvetmesini de kapsar... Ah, neler söylüyorum ben böyle? Bunu anlayıp başaracak olanlar ancak kahramanlar olabilir."


Caligula // Albert Camus

Senden nefret etmiyorum. Seni katı yürekli, kendini beğenmiş, bencil, zararlı buluyorum. Ama mutlu saymadığıma göre, senden nefret etmem olanaksız. Ayrıca küçümseyemem de, alçağın biri olmadığını biliyorum.



29 Aralık 2023 Cuma

Extreme Ways // Moby

Beni kuşatan çok şey var

Kör eden çok şey var

Çok şeye tanık oldum

Çok fazla yara, çok fazla utanç

Ve çok kirli şeyler

İnanamazsın

Hiçbir yönde ışık göremedim

Herşeyi kapatmak zorunda kaldım

Aklımı kapatmak zorunda kaldım




Uygarlık // Feral Faun

Uygarlık mı? Ağzının suyu akan pürtüklü suratı olan dermansız bunaklık, bizi tiksindirir. Teknolojinin fütürist yüceltisi tüm yaşamın üzerinde geçmişin saltanatının yüceltilmesidir. Ve gelecek sadece bugünün ve geçmişin genişletilmesi olarak var olduğundan beri, yok edilmek zorundadır.


Ahlaksız // Andre Gide

Kendini yalnız bulmaktan korkuyor insan ve böylece kendi kendini bile bulamıyor kesinlikle. Hep yalnızken keşfedilir oysa.


Sabotage // CRAIG "CRITTER" MARSHALL

 Bugün bir sürü insan, içinde yaşadığımız toplumu reddediyor. Bu insanların sayısı her geçen gün artıyor. Kimileri bunun iyi bir şey olduğunu düşünebilir, ama bence bu, giderek büyüyen çevre krizine bir çözüm değil. Uygar toplumdan el etek çeken bu insanlar, medeniyet dediğimiz bu ölesiye yarışa katılanlardan bir gömlek yukarda olabilirler, ama çoğu, hepimizi öldürmekte olan bu makineyi parçalamak için hiçbir şey yapmıyor.

Bence, tüketim toplumundan kaçan ama onunla savaşmayan insanlar, korkaklar. Savaşmak derken, tüketimcilikten uzak durmayı kastetmiyorum, bütün yaşam formlarını tehdit eden ve yok eden lanet olası şirketleri yerle bir etmeyi kastediyorum. Doğru, alternatif yaşam yollarını yeniden öğrenmemiz gerekiyor, ama doğayla iç içe yaşamayı yeniden öğrenmek bu denklemin sadece bir tarafı, çünkü doğayla istediğiniz kadar barışık yaşayın, her şey ölürse siz de ölürsünüz. İşte bu yüzden o şirketlere durmadan, acımadan saldırmanız gerekiyor, çünkü onlar ekosistemlerimize tam da bunu yapıyorlar. Havamız, suyumuz, toprağımız saf zehirden ibaret olduğunda o küçük eko-köylerimiz bir boka yaramaz. Tüketim zihniyetini yok etmeliyiz, ama daha da önemlisi, tüketimciliği yaratan ve sürdüren kurumları yok etmeliyiz. İnsanlar, uyanık oldukları saatlerin çoğunu çalışarak ve onlara zaman ve enerji kazandıran eşyaları satın alarak rahata ve güvenliğe kavuşacaklarına inandırılıyor. Bunun saçmalığını gören tek kişi ben miyim? Neyse ki hayır. Ama bu saçmalığı görenlerin, bu çalış/tüket/geber kültürüne katılmaktan vazgeçseler bile ona katılan başkalarının bizi zehirlemeye devam edeceğini görmeleri gerekiyor. En etkili taktik, bu kanserli toplumu var eden fabrikaları, enerji tesislerini ve laboratuvarları yıkarak tüketimi daha üretim noktasındayken yok etmektir. Sanayi toplumunu yıkmaya harcanmayan her saniye, kendimizle birlikte tüm diğer canlıların yok edilmesine göz yummak demektir.
CRAIG "CRITTER" MARSHALL
36 adet cipin kundaklanmasından 5 yıla mahkûm

Franz Kafka

Öyle bir duygu var ki içinde, salt yaşıyor olması kendi yolunu tıkıyor. Ama yine bu engellemeden, yaşamakta olduğu kanıtını çıkarıyor.

Franz Kafka

Baştan Çıkarma Üzerine // Jean Baudrillard

 "Senin bir ruhun var ve onu kurtarmak lazım diyen kalmadı artık.

Senin bir bedenin var ve onun haz duyması lazım cümlesi tercih ediliyor."

Kırmızı Mor Kara Sevda Çiçeği // ke

Kırmızı Mor Kara Sevda Çiçeği

Bir başka insanın sevmesine, nefret etmesine, kıskanmasına, korkmasına, güvende hissetmesine, sarılmasına, elini tutmasına, el üstünde tutulmasına, ab-ı hayattan içmesine, zevk almasına, hayran olmasına, hayran etmesine, büyülemesine, büyülenmesine, derinden etkilenmesine, düşünmesine, kurmasına, pişman olmasına, şükretmesine, tedirgin etmesine, tedirgin olmasına, kaygılanmasına, incinmesine, incitmesine, beklemesine, bekleyememesine,
neden olabilen
Bir başka insanın gülmesine, gözlerinin içinin gülmesine, güldürmesine, ağlamasına, kan ağlamasına, ağlatmasına, sinirlenmesine, sinirlendirmesine, yumuşamasına, yumuşatmasına, okşamasına, öpmesine, dokunmasına, dokunamamasına, süslenmesine, doğal olmasına, sezmesine, hayal etmesine, merak etmesine, anlamasına, anlayış göstermesine, kendinden korumasına, kızmasına, çekinmesine, güvenmesine, kendine güvenmesine, kendine güvenememesine, heyecanlanmasına, kapılmasına, kendine söz geçirememesine...
Bir başka insanın hırpalanmasına, zedelenmesine, tükenmesine, çocuk olmasına, büyümesine, kazanmasına, kaybetmesine, çarpılmasına, bölünmesine, toparlanmasına, dağılmasına, ayrılmasına, severek ayrılmasına, dönmesine, şanslı hissetmesine, şanssız hissetmesine, üzmesine, üzülmesine, sevinmesine, mutlu etmesine, mutlu olmasına, içlenmesine, içerlemesine, ateşlenmesine, ateşe vermesine, acı duymasına, şarkı dinlemesine, şarkı söylemesine, şiir yazmasına, şiir okumasına, fallara inanmasına, dua etmesine, mektup yazmasına, yemek yapmasına... Şevke, sabıra, sabırsızlığa, coşkuya, neşeye, muzipliğe, özleme, fedakarlığa, doğruluğa, dürüstlüğe, azme, travmalara, hastalıklara, iyileşmelere, bir ömre bedel anlara, anılara, ihanete, sadakate, şefkate, nezakete...
Bir başka insanın eş olmasına, dünya evine girmesine, çocuğu olmasına, sevilen olmasına, dünyayı karşısına almasına, tacı reddetmesine, dost olmasına, düşman olmasına, kaçmasına, kovalamasına, kovalatmasına, anlam kazanmasına,
sırlarını paylaşmasına, uykusunu paylaşmasına, kalbini paylaşmasına, aklını paylaşmasına, kanmasına, aldatmasına, aldanmasına, yalan söylemesine, uydurmasına, oyun oynamasına, iltifat etmesine, kararlı olmasına, imana gelmesine, dehşete düşmesine, dehşete düşürmesine, şaşmasına, şaşırtmasına, bağırmasına, susmasına, küsmesine, affetmesine, suçlamasına, durmasına, yürümesine, zirveye tırmanmasına, gökyüzüne yükselmesine, dibe batmasına, kuyuya düşmesine, cennetine, cehennemine, unutmamasına, hep anımsamasına, unutamamasına, ölmesine, yaşamasına
neden olabilen,
uçurumlar, köprüler, duvarlar, masum hile, sıkı sürpriz, uğur, baht,
mucize, serap, lütuf, lanet, seçim, yazgı; tehlikeler ve olanaklar barındıran bir gizem sevda çiçeği.

ke

68

 


0 Bir Ki Üç // ke

 0 Bir Ki Üç

0.
1001 Kapılı Koridor
Bazı anlamlar yaşam koridorundaki bazı kilitli kapıları açabilir mi?
1.
kararlı anlar için yazgı, kararsızlık anı için rastlantı...
işte aşkın işaretlerin sırrı...
1.02
karar içkin değil, hibrid.. bir elma aşkın ama elmayı nasıl hayal edeceğim bana kalmış.. ortak olarak kullandığımız "karar" kavramı bana aşkın.. karar vermek içkin gibi görünüyor..
biçimi bana aşkın, iç'eriğinin ne kadarı bana ait.. iç'kinlik burada iç'eriğinin 'derinlik' ve 'yüksekliğine' bağlı olabilir mi.. sapma..
sıfır noktası ve civarı da bana aşkın..
bir ve civarı bana içkin.. herhalde safi ben ve civarı.. -net ben nedir bilmiyorum-,
bilmek bana içkin bilmemek bana aşkın mı, yoksa tersi mi, yoksa her "iki"si de mi..
2.
2'yle 'hayal' kurarsak, birden ikiye, içkinliğin genişleyebilmesi desek..
derinlik + yükseklik, "iki" öge de düş..
bunlara düşlem diyelim mi.. oluyor..
gerçek gibi hayal de çarpabilir, çarpılabilir.. ve çarpınca yükseğe, çarpılınca derine herhalde..
2.1
derine
1: sever misin
2: seve seve
3.
bir de üç var zaten.... bir ben, iki hayal karasuların, üç ütopya..

-- -- -- -- -- -- -- --

birden bire
sevinç
ikisi birden
sabır
bir iki bir iki
vefa
iki ile ikile
birden ikiye varmak: hayal etmek, düşlemek, gerçeğin sınırını aşmak..
birden ikiye varmak: tüm hayatına da uzanabilen, farketmeden mayalanabilen ancak o gün ortaya çıkan anlam (ötelik)
ikiden bire varmak: kadim sihir, sade olanaklar..
ikiden bire ha bire varmak: soulist, amazing..
Tüm ifadele

Johann Wolfgang Von Goethe

 Lanet, ruhun kendisi hakkında beslediği o yüksek fikre,

Lanet, duygularımızı zorlayan görünüşün göz alıcılığına/kamaştırıcılığına,
Lanet, rüyalarımızda bizi aldatan ve bir ömür boyunca kandıran şeref hülyasına,
Lanet, mal, mülk, kadın, çocuk, uşak ve hizmetçi şeklinde bizi okşayabilen şeylere,
Lanet, bizi hazinelerle cesur hareketlere teşvik eden ve fuzuli eğlenceler için altımıza döşek seren servete,
Lanet, üzümlerdeki iksire...
Johann Wolfgang Von Goethe

Gün İsimleri Nereden Geliyor? // Evrim Ağacı


Dilimizdeki gün ve ay isimlerinin kökenleri büyük oranda Osmanlı İmparatorluğu'na, özellikle de Farsça ve Arapçaya dayanmaktadır. Bazıları çok bariz isimlendirmeler olsa da, bazılarının anlamı daha ilginçtir. Bunlara kısaca bakacak olursak:
Pazartesi
Birçok uygarlıkta Pazar günü uzun bir süre boyunca haftanın ilk günü olarak sayılmıştır. Hatta halen bazı Batılı ülkelerde Pazar günü, haftanın ilk günü olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle Pazartesi, isminden de anlaşılabileceği gibi "Pazar Ertesi" anlamına gelecek şekilde kullanılan bir sözcüktür. "erte" sözcüğü, asırlar öncesine kadar dayanmaktadır. 1000'li yıllardan önce Uygurca Budist metinlerde "érte", yani "gün" veya "gün doğumu" anlamında kullanılmıştır. Gün doğumu, yeni bir günün başlangıcıyla ilişkilendirildiği için bu şekilde adlandırılmıştır. Sonradan 1073 yılında Divan-i Lugati't Türk'te "értelemek" sözcüğü "işe kalkmak" ile ilişkilendirilmiştir. 1390 civarında yazılan Kısas-ı Enbiya'da ise ilk defa e üzerindeki çizgi kalkmış ve "ertelemek" olarak kullanılmıştır. Bu sözcük, eski Türkçede "sabah" olarak da kullanılmaktadır.
Salı
Bir önceki anlatımla paralel olarak, Salı sözcüğü de oldukça ilginç bir anlama sahiptir. Salı, "Üçüncü Gün" demektir. Normalde Salı, birçoğumuz için "ikinci gün" olsa da, aslen hafta Pazar ile başladığı için sözcük de buna göre anlam kazanmıştır. Salı sözcüğünün ilk kullanımına Filippo Argenti tarafından yazılan Regola del Parlare Turco isimli eserde, 1533 yılında rastlamaktayız. Sözcük, orijinal olarak "salí" olarak yazılmıştır. Arapçada ise "Yevmü's-selāse" ya da "yawm aṯ-ṯalīṯ", yani "üçüncü gün" olarak geçmiştir. Salı, "selase" sözcüğünden dilimize girmiştir.
Çarşamba
Bu sözcüğün tarihi de oldukça ilginçtir. İlk olarak 1303 yılındaki Codex Cumanicus'ta Farsça ve Türkçe karışımı bir dille "čaar sanbe" olarak geçmektedir. Kelime anlamı "Dördüncü Gün"dür. Farçadaki "çaharşanba", yani "haftanın dördüncü günü" kalıbından dilimize geçmiştir. İlginç bir şekilde Farsçada "şabba" ya da "şanba" aynı zamanda Cumartesi günüdür. Dediğimiz gibi bu gün, birçok toplumda eskiden "haftanın son günü" olarak görülmekteydi. Dolayısıyla Çarşamba, Cumartesi'den sonraki 4. gün idi. "şamba" sözcüğü de, İbrani ve Aramicedeki "şabāt" sözcüğünden Farsçaya geçmiştir. Şabat, "dinlenme günü" olarak bilinmektedir. Bu da oldukça mantıklıdır, çünkü Sevan Nişanyan'ın Çağdaş Türkçenin Etimolojisi sözlüğünde not ettiği gibi, "yedi günlük hafta düzeni MÖ 6. yy'dan itibaren Yahudi toplumundan, ortak Arami kültürü vasıtasıyla, çevre kültürlere yayılmıştır."
Perşembe
Perşembe, 1300'lü yıllardan öncesine dayanan ve Orta Asya'da keşfedilmiş bir Kuran tefsirine kadar giden bir sözcüktür. Borovkov tarafından yazılan analizde sözcük "penc şembe", yani "Beşinci Gün" olarak geçmektedir. "Panc", Farsçada "beş" anlamına gelmektedir.
Cuma
Diğer günlerden farklı olarak İslam tarafından etkilenen toplumlarda özel bir yeri olduğuna inanılan Cuma gününün adı, 1341 yılında yazılan Tezkiretü'l Evliya'ya kadar gitmektedir ve orada "cumˁa" olarak geçmektedir. Doğrudan Arapçadan dilimize geçen bu sözcük, "toplanma günü" anlamına gelmektedir ve Cuma Namazı'na işaret etmektedir. Arapçadaki "cm" ya da "cmm" kökü, "toplama, toplanma, topluluk" anlamlarına gelmektedir. Cami, cemevi, cima, cumhur, cumhuriyet, cümbür cemaat, camia, icma, içtima, mecmua, cemaat, cemiyet, Cuma gibi sözcükler hep aynı kökten türetilmiştir. Ancak dilimizdeki "Cem" erkek isminin bu kök ile hiçbir alakası olmadığını da belirtmekte fayda var; isim olarak kullanılan Cem Farsçadır; Arapça değil.
Cumartesi
Cumartesi de, tıpkı Pazartesi gibi sonradan türetilmiş bir sözcüktür. "Cuma ertesi" anlamına gelmektedir. Kendi başına özel bir anlamı yoktur.
Pazar
Geldik bizim için haftanın son gününe... Unutmayınız ki bu gün, aslen "ilk gün" idi. Tahmin edebileceğiniz gibi, ticaret merkezi olarak görülebilecek ve diğer anlamdaki "pazar", "pazaryeri" sözcüğünden gelmektedir. İlk olarak 1303 yılında Codex Cumanicus'ta "bazar" olarak geçmektedir. 1680 yılında Meninski tarafından yazılan sözlükte "bāzār güni" olarak bahsedilmektedir. Sözcük, Farsçadaki "bāzār", yani "çarşı, alışveriş edilen yer" anlamına gelen sözcükten gelmektedir. Macarcadaki "vásár", yani "pazar" veya "vásárnap" yani "Pazar günü" sözcüklerinden gelmiş olabileceği de düşünülmektedir.
***
Görülebileceği gibi dilimizdeki birçok gün adı, aslında sadece haftanın hangi gününden söz ettiğimiz ile ilgilidir. Tabii bunu yaparken, Pazar gününü "1. gün" olarak almayı unutmamalısınız.
Bu sözcüklerin İngilizce, Latince veya Yunancadaki karşılıklarının kökenleri:
Bizim atalarımız biraz daha pratikmiş; gün adlarını sayılara göre düzenlemişler. Latin kökenli dillerde ise gün adları, antik Tanrılara ve/veya gök cisimlerine yönelik geliştirilmiştir. Kısaca bakacak olursak:
Pazar (Sunday)
İngilizcede Güneş, "Sun" sözcüğü ile karşılanmaktadır. Dolayısıyla Pazar günü, "Güneş günü" anlamına gelmektedir. Latincede de aynı şekilde "dies solis", yani Güneş Günü olarak bilinmektedir. Bunun haricinde Orta İngilizcede "sone(n)day" ya da "sun(nen)day" olarak, Eski İngilizcede "sunnandæg" olarak, Germencede "sunnon-dagaz", Antik Yunancada "hemera heli(o)u" olarak geçmektedir. Bunların hepsi aynı anlama gelmektedir.
Pazartesi (Monday)
İngilizcede Ay, "Moon" sözcüğü ile karşılanmaktadır. Dolayısıyla Pazartesi günü, "Ay günü" anlamına gelmektedir. Latincede de aynı şekilde "dies lunae", yani Ay Günü olarak bilinmektedir. Bunun haricinde Orta İngilizcede "monday" ya da "mone(n)day" olarak, Eski İngilizcede "mon(an)dæg" olarak, Antik Yunancada "hemera selenes" olarak geçmektedir. Bunların hepsi aynı anlama gelmektedir.
Salı (Tuesday)
Salı gününün İngilizce karşılığı olan "Tuesday", aslen "Tiu's Day", yani "Tiu'nun Günü" olarak bilinmektedir. Tiu, Nors Mitolojisi'ndeki Germen tanrılarından hukuk ve kahramanca kazanılmış zafer tanrısı Týr'den türetilmiştir. Bu tanrı, İngiliz/Germen tanrılarından gök ve savaş tanrısı olan Tiu ya da Twia'dır. Týr, Eski İngilizcedir ve modern İngilizceye "Tue" olarak geçmiştir. Bunun haricinde Orta İngilizcede "tiwesday" ya da "tewesday" olarak, Eski İngilizcede "tiwesdæg" olarak geçmektedir. İlginç bir şekilde, "Salı" sözcüğü Latincede "dies Martis" yani "Mars Günü" demektir. Mars, Romalı Savaş Tanrısı'dır. Antik Yunancada ise "hemera Areos", yani "Ares Günü" olarak geçmektedir. Ares, Yunan Savaş Tanrısı'dır.
Çarşamba (Wednesday)
Çarşamba gününün İngilizce karşılığı olan "Wednesday", aslen "Woden's Day", yani "Woden'in Günü" olarak bilinmektedir. Woden, Anglosakson ve Germen mitolojisindeki "Baş Tanrı"dır. Vahşi Av olarak bilinen olayın lideridir. Woden sözcüğünün kökeni olan "wod" sözcüğü "vahşice çılgın", "en" eki ise "liderlik" anlamına gelmektedir. Bir diğer deyişle Woden, "vahşice çılgın lider" demektir. Bunun Nors Mitolojisi'ndeki karşılığı Odin'dir. Bunun haricinde Orta İngilizcede "wodnesday" ya da "wednesdai" olarak, Eski İngilizcede "wodnesdæg" olarak geçmektedir. İlginç bir şekilde, "Çarşamba" sözcüğü Latincede "dies Mercurii" yani "Merkür Günü" demektir. Merkür, Romalı ticaret, seyahat, hırsızlık, güzel konuşma ve bilim Tanrısı'dır. Ayrıca diğer tanrıların mesajcısıdır. Antik Yunancada ise "hemera Hermu", yani "Hermes Günü" olarak geçmektedir. Hermes, Yunan ticaret, icat, aldatma ve hırsızlık tanrısıdır. Aynı zamanda diğer tanrıların mesajcısıdır. Bunun ötesinde gezginler ve dolandırıcıların başı olarak bilinir.
Perşembe (Thursday)
Perşembe gününün İngilizce karşılığı olan "Thursday", aslen "Thor's Day", yani "Thor'un Günü" olarak bilinmektedir. Thor, Nordik şimşek tanrısıdır. Keçiler tarafından çekilen bir araç ile seyahat etmesi ve Miölnir isimli çekici üretmesiyle bilinir. Aesir'in koruyucusudur ve yazgısında Midgard Serpent'i öldürmek varken onun tarafından öldürülen tanrıdır. Orta İngilizcede "thur(e)sday" olarak, Eski İngilizcede "thursdæg" ya da "thunresdæg" (Şimşek Günü) olarak, Eski Norsçada "thorsdagr" olarak geçmektedir. İlginç bir şekilde, "Perşembe" sözcüğü Latincede "dies Jovis" yani "Jüpiter Günü" demektir. Jüpiter, Romanın kudretli tanrısıdır ve Roma devletinin sahibidir. Yıldırım ve şimşek yaratmasıyla bilinir. Antik Yunancada ise "hemera Dios", yani "Zeus Günü" olarak geçmektedir. Zeus, Yunan göklerin tanrısıdır. En üstün tanrı olarak bilinir.
Cuma (Friday)
Cuma gününün İngilizce karşılığı olan "Friday", aslen "Freya's Day", yani "Freya'nın Günü" ya da "Özgürlük Günü" olarak bilinmektedir. Freya (ya da Friya), Germenik mitolojideki aşk, güzellik ve üreme tanrıçasıdır. Nors Mitolojisi'ndeki Freya ile aynıdır. Valkyries'in lideri ve Vanir'lerdendir. Almanya'da genellikle Frigg ile karıştırılır. Frigg ise Germenik bulut, gökyüzü ve evliliğe dayalı aşk tanrısıdır. Odin'in eşi olarak bilinir. Aesir'lerdendir. Orta İngilizcede "fridai" olarak, Eski İngilizcede "frigedæg" geçmektedir. İlginç bir şekilde, "Cuma" sözcüğü Latincede "dies Veneris" yani "Venüs Günü" demektir. Venüs, Romalı güzellik ve aşk tanrıçasıdır. Antik Yunancada ise "hemera Aphrodites", yani "Afrodit Günü" olarak geçmektedir. Afrodit, Yunan aşk ve güzellik tanrıçasıdır.
Cumartesi (Saturday)
Cumartesi gününün İngilizce karşılığı olan "Saturday", aslen "Saturn's Day", yani "Satürn'ün Günü" olarak bilinmektedir. Satürn, Roman ve İtalyan mitolojisinde tarım tanrısıdır. Onun hükmünde Dünya'nın mutluluk ve erdem ile yönetildiğine inanılmaktadır. Orta İngilizcede "saterday" olarak, Eski İngilizcede "sæter(nes)dæg", Latincede "dies Saturni", Antik Yunancada "hemera Khronu" (Cronus'un Günü) olarak geçmektedir. Cronus (ya da Kronos), Evren'e hükmetmiş bir titandır ve Zeus tarafından yenilerek alt edilmiştir.
Anlayacağınız, batılı toplumlarda mitolojinin günlük yaşam üzerindeki etkisi çok daha hissedilir ve nettir.

Bu Ülke // Cemil Meriç

Hayatı anlamadan geçip gidiyoruz. Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekânın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek. İçl...