12 Eylül 2024 Perşembe

İkibin Yıl Önce // Mehmet Dere

İki bin yıl önce...
Henüz kimse gökyüzünün sınırlarını bilmiyorken,
gezegenler hâlâ Dünya'nın çevresinde döndüğü sanılırken,
atomdan, genetikten, galaksilerden habersizken biz
bir Stoacı,
Seneca,
bugün “bilim” dediğimiz o sistemli hayreti
insan yaşamının tam kalbine yerleştirdi.
Seneca, Lucilius’a yazdığı Doğa Üzerine Sorgular’da şöyle der:
“Bu çalışmalara girmeme izin verilmeseydi, doğmuş olmamın bir anlamı olmazdı.”
Seneca için doğayı incelemek, tanrısal olana en çok yaklaştığımız andır.
Bilim, Tanrı’nın izini sürmenin dünyevi biçimidir.
Görünene dikkatle bakmak, görünmeyenin varlığına duyulan saygıyla sorular sormaktır:
Evrenin özü nedir?
Yasa nedir?
Kader kime aittir?
Çünkü hakikat sadece bilinecek bir bilgi değil,
büyünecek bir derinliktir.
Ve her hakikat arayışı, önce kişinin kendi gerçekliğinde başlar.
Söylenenle yapılan arasında,
görünüşle öz arasında,
tutarlılığın ince çizgisinde…
“Ruhun kusurlarından kaçtın belki… Ama henüz kendinden de kaçamadın.”(Seneca)
Kendinden kaçamayan, başkasına yaklaşamaz.
Ve kendini merkeze yerleştiren,
şefkati, tevazuyu, sevgiyi taşıyamaz.
Belki de bugün en çok unuttuğumuz şey bu:
Kendimizin dışına çıkmayı yeniden öğrenmek.
“Dikkat en yüksek hâliyle duadır,” (S. Weil)
Ve bu dua, gözlerin değil, ruhun eğilmesidir.
Bir şeyi olduğu gibi görebilmek.
Yargılamadan, reddetmeden.
Tıpkı şiir gibi:
Sessizce diz çökerek var olma hâli.
Ve eğer bugün artık dua etmiyorsak,
bu suskunluk, söyleyecek sözümüzün kalmadığından değil;
belki de bu sözleri
yüzyıllardır her şeyi övmek için kullandığımız o dille
bir kez daha dile getirmeye
vicdanımızın yetmeyişindendir.
Peki bugün ne kaldı geriye?
Bizi içeriden büyütecek,
dışarıyla yeniden bağ kuracak ne kaldı?
Belki yalnızca bir şey:
Sevgi.
Ve hâlâ görmek isteyemeyenler var.
Hâlâ öğrenmeye direnenler.
Ve hâlâ, sevginin mucize yaratabileceğine inananlar:
Ve doğaya yönelmek yalnızca bilimsel bir ilgi değil,
hakikate, tevazuya, insanlığa açılan bir iç kapıdır.
Belki de bugün en çok ihtiyacımız olan şey budur:
Yeniden kendimizin dışına çıkmak.
Doğanın önünde diz çöküp susmak.
Ve bilginin yalnızca güç değil,
bir tür merhamet, bir tür dua,
bir tür umut olduğunu hatırlamak.

Mehmet Dere 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanın Anlam Arayışı // Viktor E. Frankl

Bir keresinde, geleceğe inancın yitirilişiyle bu tehlikeli pes ediş arasındaki yakın ilişkiye dair dramatik bir olaya tanık oldum. Oldukça ü...