4 Eylül 2024 Çarşamba

Tümceler 3 // ke

Birey (kişi) olarak düşündüğümüzde bu zamanla ilgili şu söylenebilir, bazıları duvara çarpıp daha da parçalanacak, bazıları ise cıva gibi birleşecek..
İdeal tahakkümsüzlük ya da ideal özgürlük söz konusu edilmese bile tahakküm her zaman insan olarak başarısızlığımızı, yetersizliğimizi yüzümüze vurur.
Bazen ışık o kadar belirleyicidir ki gölgenin bile bir rengi olur.

Ego kuyuya söylenen şarkıdır.

Çocukken Ay aydı, şimdi ise kel bir Tanrı.

Ben oynamıyorum diye kırmızıkçılık yapma.
Bir mevlevi semahında kollarını kendi üzerinde kavuşturan tam kapalı olma halinden tam açık olma haline geçer.
Tanrı yardımcımız olsun, amin. Tanrı yardımcınız olsun, amin.
Bir kelimeyi kodlarken olduğu gibi biz kodları birleştirir ve kelimenin kendisine bakarız.
Katlanmayı becerebilirsen ikiye katlanabilirsin. Sırf şu katlanmaya katlandığımız için kendimizi takdir edelim bence.
Yalnızlık yalnız bırakmıyor ki beni.

6. hissimle hissedebildiğim pek çok şey oldu ama 7. hissim bir tek seni hissediyor, "seven" hissi.
Uzaklaşmak da yakınlaşmak kadar maharet ister.

Zamanı zamana rağmen kullanabilmeyi öğrenebilmeliyiz bence; ne denir, zamanla birlikte, olur.
İyi duygular, güzel duygular, doğru duygular; kötü duygular, çirkin duygular, yanlış duygular.. duyumdur aslolan.. Daha az düşünüp daha mı çok hissetmeli yoksa daha az hissedip daha mı çok düşünmeli? Olumlu duyguları pekiştirmek için hissetmek, olumsuz duygularla başa çıkabilmek için düşünmek.
Sanatı öldürmenin en kolay yolu sanat yapmaktır.
Bazen kendimi bok gibi hissediyorum, bazen gübre gibi.
Çalışmanın abartılmış bir erdem olması gibi milli duygular da aşırı uyarılmış duygulardandır.
Yüzümün ciddiyetle çarpılmasını istemem, tıpkı yüzümün ciddiyetsizlikle çarpılmasını istemediğim gibi. Bazıları vardır, gülüşlerinden bilgelik taşar. Gözlerinin içi gülenlere de hayranım.
Bizim için ne denebilir: Batan geminin malları bunlar.

Vahşetin bir saldırı mekanizması olduğu yerde dehşet bir savunma mekanizmasıdır.

Sadece şunu ya da bunu tercih etmekle değil, Ali Lidar güzel yazmış: Zaman her şeyle geçer.

Heyben doludur, işe yarayan şeylerle, işe yaramayan şeylerle, bir gün işe yarayacak şeylerle, bir gün bile işe yaramayacak şeylerle.
Mesele istediğin sesi alabilmek için tıpkı bir telli çalgının telinin gerilimini doğru ayarlayabilmekte.

Beyin şekil olarak en çok bağırsaklara benzer çünkü beyin esas olarak bir sindirim organıdır.

Ego Kuyuya söylenen şarkıdır.

Anlam olasılık değil olanaktır.
Alacağın en önemli derslerden biri küçümsememek ise, diğeri de gözünde büyütmemektir.
Unutamadığını sürekli tekrar ederek etkisiz hale getirebilirsin.
Sefa sürene ilenmem, sefa saffetten gelir, cefa ve vefa gibi yüksek duygulardandır.
Bazen çürük bir acı hissediyorum, çürüğün numarası cila değildir, küftür, yeni yaşam birimleri.. dile getirmek dönüşmenin yere sağlam basan ayaklarından biridir..

Olması gerekenler sorununda, olmaması gerekenler sorunundan daha bilgisiziz. Bu konuda emekliyorduk, yavaş yavaş bir sarmaşığa dönmeye başladık.

Geçkapitalizm, geçmodernlikte piyasaya milyonlarca ürün sürüldü. Dünya için yapılabilecek şeyler konusuna gelirsek yapılabilecek 8 milyar şey var. İnsanlar inandıklarında kendi usüllerinde inanırlar, kopyaladıklarında kendi usüllerinde kopyalarlar.
Modayı abartmamak gerekir, bir kitap, bir şiir, bir düşünce, bir davranış bir kıyafetten daha şıktır.
Şu bakımdan iyimser olabiliriz, aşk, sevgi, arkadaşlık, dostluk ve saygı her zaman kendini gerçekleştirmek için yeni yollar bulacak, yaratacak. Davetler, jestler, anlayış...

Olması gerekenler sorununda, olmaması gerekenler sorunundan daha bilgisiziz. Bu konuda emekliyorduk, yavaş yavaş bir sarmaşığa dönmeye başladık.

Bedel ödemek insanı bir yerlere getirebilir ama hiç kimse bedel ödedi diye bir şey talep edemez. Bu, acı için de geçerlidir.
Şu netameli zamanlarda ileriye doğru savrulmak söz konusu olabileceği gibi geriye doğru savrulmak da söz konusu olabilir. O dipsiz kuyudan eski bir duyguyu çekip çıkararak bakalım onun peşinden gitmek işe yarıyor mu? Yoksa ilerisi uçurum diyerek Erkin Koray gibi, fakat sen yürü yavrum, gerisi beter, gerisi malum mu demeliyiz?
Günün sonunda küçük bir değişiklik-değişim olmuş mu buna bakıyorum çünkü bir gün gelir şimdi hissetmekte zorlandığımız o küçük değişiklikler birikerek büyük bir değişime neden olabilir. Bunun için kişiliğimizden taviz vermek zorunda da değiliz. Diyelim ki yeni bir kişiliğe sahip olacağız, onun ilk söyleyeceği şey: enkaz devraldık.. biz yine de diyelim ki nice hazineler viranelerde gizlidir.. 🙂
Gerçeklerle yüzleştiğimde öyle kötü kötek yedim ki "insan" olarak, ahmet aslan şarkısını yapmış ya: geberdim! ahmet aslan'dan bahsedince umut için bir kart daha açılıyor, nesimi'den minnet eylemem türküsü yüz milyon defa dinlenmiş, yine radiohead'den i dont belong here diyen creep şarkısı da bir milyar ikiyüzmilyon defa.. Ou Ye!

Pa 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanın Anlam Arayışı // Viktor E. Frankl

Bir keresinde, geleceğe inancın yitirilişiyle bu tehlikeli pes ediş arasındaki yakın ilişkiye dair dramatik bir olaya tanık oldum. Oldukça ü...