Mektup
Bu satırları, çiçek tohumları, doğmamış balıklar, kayalaşmamış kumlar satılan bir yerden yazıyorum. “Biz ne istersek, o olacak” adlı bir yerden.
Gene başladı can sıkıntısı. “Yitik çocuk!” diyeceksin. Ben bilinçli bir karamsarım. Bu da böyle.
Uzun süre susmak şiire de benziyor. Şiir sessizlikte mayalanır çünkü, sessizlikte insanlaşır.
Sevgi dediğimiz şey, o iki kişinin hayatından bağımsız bir varlık gibiydi. İsterse o iki kişiyi kapsardı. Bunda korkunç bir diyalektik vardı. Sonra “her şey”, “bir tek şey” haline dönüşürdü. Sentez buydu. Yalanlar, yapaylıklar yaşanmazdı bu ülkede, bu “bir tek şey” adlı ülkede.
Bugün müthiş sıkılıyorum. Nedenleri o kadar belli ki… Gene de saklamaya çalışıyorum kendimden, bilmezlikten geliyorum. Böylece, mutsuzluk içinde bir mutluluk arıyorum belki de. Bu çatışkı, benim kişiliğimle bağdaşık değil aslında. Değil ama, kendimi hayata uygularken, onca acıyı, sevinç gibi göstermek de güzel değil.
Ey benim tekdüze şehrim! Getir bana tenha bir yerini. Sevişmek istiyorum seninle.
Düşünüyorum da, salt bir mutluluk yok yeryüzünde. Çünkü saltık (mutlak) hiçbir şey yok. Olsa olsa aranması var mutluluğun, aranırken de kendini ele vermesi var biraz, hepsi o kadar. Ve biz içinde yaşadığımız trajediden ne denli acı duyuyorsak, onu değiştirmeye çalışmaktan da aynı oranda bir sevinç payı ayırıyoruz kendimize. Ve yaşamak da bu kadarcık bir şey, değil mi?
Yağmur yağıyor, rüzgâr döne döne esiyor. Bir vuruşta bin yaprak döküyor rüzgâr. Yürüyorum kimi zaman. Eskiden yürürken düşünmezdim pek, şimdi düşünüyorum. Düşünmeyi yaşama biçimine sokuyorum daha doğrusu. Severek okuduğum kitaplar da oluyor. Bir parça da yorgunum sanki. “Ben yorgunum anlamaktan.”
Sonra cesetlerimi topluyorum kıyılardan. Bir sıra diri Edipler bıraka bıraka dönüyorum. Dönüyorum ama nereye? Yeniden dönmelere belki.
Güzel olan üç şey var:
1- Ben
2- Sen
3- Biz
Sonra güzellikler güzellikler ve DOST’luklar.
Şiir yazmak da az geliyor bana. Ama yok ki başka bir şey.
Edip.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder